Mehmet Uçum: “Türkiye’de devlet ile Kürtler arasındaki gündem ‘mesele’ olmaktan çıktı, ‘konu’ya dönüştü”
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı ve Cumhurbaşkanlığı Hukuk Politikaları Kurulu Başkanvekili Mehmet Uçum, “Devlet ve Kürtler, Sorun Değil Konu” başlıklı bir yazı kaleme aldı. Yazısını X hesabı üzerinden paylaşan Uçum, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin resmi yaklaşımında Kürtlerle ilgili bir sorunun olmadığını belirterek “Türkiye Cumhuriyeti Devleti açısından Türkiye’nin Kürtleri için bir Kürt sorunu teşhisi yoktur” dedi. Uçum, “kırk yıllık terör sorunu”nun bölgedeki Kürtleri istismar eden emperyalist bir operasyon olduğu ve bu durumun Kürt sorunu olarak adlandırılamayacağı değerlendirmesinde bulundu.
Uçum’un yazısı şöyle:
“Türkiye’de Devlet ile Kürtler ortasındaki gündem, Cumhurbaşkanı Erdoğan idarelerinde ‘mesele’ olmaktan çıkmaya başladı ve giderek ‘konu’ya dönüştü. Sıkıntıdan hususa geçişin hala devam ettiği de söylenebilir. Fakat ‘sorun değil konu’ bakışı Devletin hâkim yaklaşımı haline geldi.
Bazıları Kürt sorunu sözünü kimlik siyaseti üzerinden Türkiye’nin bütünlüğünü amaç almak için kullanıyor. Birileri de güya Kürtler meseleymiş üzere Kürt sorunu demeye devam ediyor. Lakin günümüzde Türkiye Cumhuriyeti Devleti açısından Türkiye’nin Kürtleri için bir Kürt sorunu teşhisi yoktur.
Kırk yıllık terör sorunu ise yalnızca Türkiye’nin Kürtlerini değil bölgedeki bütün Kürtleri istismar eden emperyalist bir operasyondur ve asla Kürt sorunu olarak tanım edilemez.
”SORUN DEĞİL KONU”
Geldiğimiz basamak, Devletin Kürtlerle ilgisinin sıkıntılar değil bahisler olduğu yeni bir etap olarak tanımlanabilir.
Bu bahislerin başlıcaları şöyle söz edilebilir:
Ayrılıkçı eğilimlerinin kökten yok edilerek Kürtlerin tamamının Devletle eksiksiz bütünleşmesi.
Türk Milletinin tüm ögeleri (Türkiye halkının tüm kümeleri, Türkiye toplumunun tüm kesimleri) üzere Kürtlerin tamamının Türkiye’nin demokratik ilerlemesi, geliştirilmesi, güçlendirilmesi gündeminde tam sorumluluk alması, Türkiye perspektifine sıkıca sarılması ve Türkiye’yi tereddütsüz sahiplenmesi.
Kürtçenin özgürlüğünün güçlendirilmesi ve kalıcılaştırılması. Kürtçeyle ilgili Devletin yapan yaklaşımına karşın sapma denilebilecek birtakım berbat pratikler varsa bertaraf edilmesi. Kürtçenin gerçek benliğine kavuşturulması.
Bu ve öbür hususlarda daha güçlü ve yerleşik adımlar atmak için Terörsüz Türkiye gayesine ulaşmak temel şarttır. O yüzden silah bırakma daveti koşulsuz olmalıdır ve koşulsuz olacaktır. Öbür türlüsünün kabul edilmesi mümkün değildir. Kendisi şart olan bir durum diğer bir şarta bağlanamaz. Kimse bu bahiste hayali senaryolar yazmasın, aldatıcı kurgulara girmesin.
Devletin bu yüzyılın başından beri sürdürdüğü gayretlerin ve uyguladığı siyasetlerin sonucu olarak Türk milletinin ve Türk vatandaşlığının olgusal ve hukukî olarak Kürtleri kapsadığı gerçeği ve bunun manası çok daha besbelli hale geldi.
Yirminci yüzyılın ve bilhassa 12 Eylül faşizminin berbat pratikleri referans verilerek oluşturulmak istenen bütün kuşkulara ve kara propogandalara karşın Türk Milleti ve Türk Vatandaşlığı isimleri kapsayıcı içerikleri ve derinlikleriyle herkes tarafından daha çok fark ediliyor ve benimseniyor.
”EŞİT VATANDAŞLIK KONUSUNDA BİR MESELEMİZ YOKTUR”
Bizim hukuk sistemimiz Türk vatandaşlığını etnik, dini ya da ırki bir bağ değil türel bağ olarak düzenler. Yani vatandaşlıkta hiç bir farklılık dikkate alınmaz, tüzel bağ tek ve belirleyici ölçüdür. Ayrıyeten vatandaş olan herkes birebir haklara ve ödevlere sahiptir. Bu nedenle hukuken eşit vatandaşlık konusunda bir meselemiz yoktur.
Bu nedenle Türkiye’nin Kürtleri cebindeki nüfus cüzdanını gururla taşımak konusunda bir probleme sahip değildir. Kürtlerin bu ülkenin gerçek eşit vatandaşı olduğuna kalpten inanması konusunda da duygusal bir mani yoktur.
Kuşkusuz ‘eşit vatandaşlık’la ilgili hukuksal ve duygusal problemimiz yok lakin bütün ‘vatandaşlarımız ortasında eşitlik’ hissinin pratikte hâkim olmasını sağlamak da en değerli misyonumuzdur.
Aynı biçimde Türkçenin hâkim, birleştirici ve tek resmi lisan olması gerçeğine Kürtlerin çok daha fazla sahip çıktığı da net görülüyor.
Yani millet, vatandaşlık ve lisan üzerinden geliştirilmeye çalışılan Türkiye’yi bölme gayeli emperyalist projeler giderek daha fazla deşifre oluyor, toplumsal karşılıklarının olmadığı anlaşılıyor ve bu projelerin tasfiye süreci hızlanıyor.
Tüm bu gelişmelere Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Sayın Bahçeli’nin girişimleriyle başlayan yeni Devlet İnisiyatifinin ve Terörsüz Türkiye amacının yüksek bir ivme kazandırdığı görülüyor.
”YENİ BİR DEVİR BAŞLAYACAK”
İşin özü Terörsüz Türkiye bir sonuç değil başlangıçtır. Terörsüz Türkiye’ye geçişle birlikte hem Türkiye hem bölge için yeni bir devir başlayacaktır.”
