‘MİRASIMIZI, HALKLA YİNE BULUŞTURMAK İÇİN ÇALIŞIYORUZ’
Atatürk Orman Çiftliği’nin (AOÇ), Cumhuriyetimizin en kıymetli simgelerinden biri olduğunu vurgulayan Köroğlu, “Atatürk’ün vizyonuyla kurulan bu alan, halkın nefes alabileceği, tabiatla ve kültürle iç içe olabileceği müşterek bir hayat alanı olarak tasarlandı. Biz de Ankara Büyükşehir Belediyesi olarak, Sayın Başkanımız Mansur Yavaş’ın vizyoner yaklaşımıyla bu mirası tekrar halkla buluşturmak için çalışıyoruz.
Kültür ve Toplumsal İşler Dairesi olarak ‘Ankara Kültür’ çatısı altında düzenlediğimiz Yeşilçam sinema geceleri, açık hava konserleri ve ulusal maç yayınları ile AOÇ’yi bir buluşma yerine dönüştürdük. Bu etkinliklerde sadece geçmişin nostaljisini yaşatmıyoruz; birebir vakitte Başkent’in kültür hayatını canlı tutuyor, gençlerin de iştirakiyle ortak bir belleği canlı kılıyoruz. Gazi Park’ta koruduğumuz yeşil doku da bu anlayışın bir modülü. Çiftliğin tabiatla bütünleşen kimliğini yaşatırken, AOÇ’yi kent hayatının kalbine tekrar taşıyoruz. Bizim için burası yalnızca bir park değil; Cumhuriyet pahalarını yaşatan, jenerasyonları birbirine bağlayan bir kültür alanı” diye konuştu.
‘ATATÜRK’ÜN TABİAT VE İNSAN SEVGİSİNİN EN GÜÇLÜ SİMGESİ’
AOÇ’nin 100. Yılı olmaklar bir arada, 2025’te 30 Ağustos Zafer Bayramı’yla birleşen periyot nedeniyle Ankara’da kapsamlı bir kutlama programı hazırladıklarını tabir eden Köroğlu, “Kutlamalar kapsamında, 70 kişilik dev bir takımın sahneleyeceği ‘Sonsuz Zafer: 30 Ağustos’ isimli müzikal tiyatro ile başlayacak programımız, akabinde gençlerin sevgilisi olan Can Ozan konseri ile taçlanacak. Lakin burada asıl vurgulamak istediğimiz nokta, Atatürk Orman Çiftliği’nin sadece bir park yahut üretim alanı değil, tıpkı vakitte Atatürk’ün tabiat ve insan sevgisinin en güçlü simgesi olduğudur” dedi.
‘CUMHURİYETİMİZİN KURUCU BEDELLERİNİ GELECEĞE TAŞIYOR’
AOÇ’nin kuruluş hikayesini anımsatan Köroğlu, “Cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Başkan Gazi Mustafa Kemal Atatürk, bir akşam yemeğinde yakın etrafına Ankara’da örnek bir çiftlik kurma fikrini lisana getirdiğinde, pek çok uzman bu kanıya karşı çıkmıştı. Toprakların çorak ve verimsiz olduğu, burada hiçbir bitkinin yetişmeyeceği raporlarla lisana getirilmiş; hatta ‘burada ya sabır tükenir ya da para tükenir’ denilerek teşebbüs engellenmek istenmişti. Ama Atatürk, bu görüşlere karşın ısrarla bu alanı seçmiş, bedelini kendi cebinden ödeyerek satın almış ve raporların altına tarihe geçen şu notu düşmüştür:
‘Burası vatan toprağıdır ve bahtına terk edilemez.’ Atatürk, bu vizyonuyla sırf bir çiftlik değil, aslında bir umut ve üretim modeli ortaya koydu. Çiftlikte yetiştirilen meyve-sebzeler, üretilen süt eserleri Ankara pazarlarında halka sunuldu; tahıl eserleri üreticilere ‘tohumluk’ olarak dağıtıldı; damızlık hayvanlar köylülerle paylaşıldı. Şarap ve bira fabrikaları kurularak üretim çeşitlendirildi. Yani AOÇ, Cumhuriyetimizin 10. yılına gelindiğinde sadece bir tarım alanı değil; doğayı dönüştürme, topluma kazandırma ve çağdaşlaşma iradesinin en güçlü örneği olmuştu’’ diye konuştu. Atatürk’ün ön görüsünü, AOÇ’nin 100. yılında sanatla, kültürle ve gençlerle tekrar buluşturduklarını belirten Köroğlu, ‘’AOÇ’yi kutlamak, yalnızca geçmişi anmak değil; Cumhuriyetimizin kurucu kıymetlerini geleceğe taşımak manasına geliyor. Bu nedenle 100. yıl etkinliklerimizde gençlerin faal iştirakine özel kıymet veriyoruz. Ankara Büyükşehir Belediye liderimiz Sayın Mansur Yavaş’ın da sık sık lisana getirdiği üzere: ‘Gençlere güvenmek, Cumhuriyet’e Güvenmektir” dedi.
‘AOÇ, ANKARA’NIN KÜLTÜR KALBİ OLACAK’
