AYM’den dikkat çeken ‘FETÖ’ kararı: Örgütün nihai amacının herkesçe bilinir hale geldiği olaylardan önce…
Anayasa Mahkemesi (AYM), FETÖ üyeliğinden mahpus cezası alan bir öğretmenin ferdî müracaatında hak ihlali kararı verdi. Münasebette, ”kişinin örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve maksatlarını bilmesi, terör örgütünün bir kesimi olmayı istemesi, örgüte katılma iradesinin devamlılık arz etmesi, saikinin cürüm işlemek olması” kaidesinin arandığına işaret edildi. Münasebette, müracaatçının ise FETÖ’nün terör örgütü olarak kabul edilmesinden evvel bu oluşumun terör örgütü olduğunu bilip bilmediğine ait somut bir kanıt bulunmadığı belirtildi.
AYM’nin Resmi Gazete’de yayımlanan kararına nazaran, FETÖ’nün 15 Temmuz darbe teşebbüsünün akabinde KHK ile meslekten ihraç edilen ve hakkında açılan davada, örgüt üyeliğinden mahpus cezası alan bir öğretmen, kararın kesinleşmesinin ardından kişisel müracaatta bulundu.
Öğretmen, Anayasa’nın ”suçta ve cezada yasallık unsurunun ihlal edildiğini” tez etti.
YENİDEN YARGILANACAK
Yüksek Mahkeme, öğretmenin ferdi müracaatında hak ihlali kararı verdi, müracaatçının tekrar yargılanmasına hükmetti.
AYM’nin münasebetinde, FETÖ’nün 15 Temmuz darbe teşebbüsünün akabinde KHK ile meslekten çıkarılan ve hakkında dava açılan öğretmenin, FETÖ’ye üye olma hatasını işlediği sonucuna varılarak 6 yıl 3 ay mahpus cezasıyla mahkumiyetine karar verildiği aktarıldı.
Gerekçede, lokal mahkemenin, müracaatçının FETÖ’ye müzahir Istranca Sıhhat Eğitim Kültür ve Yardımlaşma Derneği ile Etkin Eğitimciler Sendikasına (AKTİF EĞİTİM-SEN) üyeliğinin bulunması, örgüt önderinin talimatına uygun olarak 2014 Mayıs ayına kadar Bank Asya’daki parasını yükseltmesi, 2009 yılına kadar cemaatle yakın hatta cemaatin içinde olduğuna ve sohbetlere katıldığına ait şahit beyanları ile Vakit gazetesine abone olmasını mahkumiyete temel aldığı belirtildi.
“ÖRGÜTÜN SONUNCU MAKSADINI BİLMEDEN KUSURA DÜŞENLER…”
Yargıtay’ın, FETÖ davalarında, ”örgüte yalnızca sempati duymayı ya da örgütün gayelerini, bedellerini, ideolojisini benimsemek, buna ait yayınları okumak, bulundurmak, örgüt önderine hürmet duymak üzere aksiyonları terör örgütüne üye olma cürmünden mahkumiyet için kâfi görmediğine” işaret edilen AYM’nin münasebetinde, şu tespitler yapıldı:
“Yargıtay’a nazaran, kişinin örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve emellerini bilmesi, terör örgütünün bir modülü olmayı istemesi, örgüte katılma iradesinin devamlılık arz etmesi, saikinin kabahat işlemek olması kaidesi aranmalıdır.
Yargı makamlarının değerlendirmelerinden çıkan sonuca nazaran, FETÖ’nün daha alt katlarıyla irtibatlı olduğu tespit eden şahısların -örgütün son gayesini bildikleri ortaya konulmadığı müddetçe- örgüte bir ahlak ve eğitim hareketi, gönüllüler hareketi, dini bir cemaat olduğu zannı ile sempati duydukları, örgütle irtibat ve iltisaklı oldukları kabul edilmektedir.
Terör örgütüne üye olma kabahatine bağlanan ağır cezai yaptırımlar gözetildiğinde -örgütün kesin hedefinin herkesçe bilindiğinin kabul edilebileceği kesin bir tarihin verilmesi yoluna gidilmemiş olmakla birlikte- örgütün kesin hedefinin herkesçe bilinir hale geldiği olaylardan evvel yasal yerde faaliyet gösteren bir sivil toplum örgütüne bağlı olduğu fikri ile hareket ederek yanılgıya düşenler ile FETÖ/PDY’nin gaye ve formüllerini bilen örgüt mensuplarının birbirlerinden dikkatli formda ayrılması yoluna gidilmiştir.”
“ÖRGÜTÜN TERÖR ÖRGÜTÜ OLDUĞUNU BİLİP BİLMEDİĞİNE DAİR SOMUT KANIT YOK”
Başvurucunun, FETÖ/PDY’nin terör örgütü olarak kabul edilmesinden evvel bu oluşumun terör örgütü olduğunu bilip bilmediğine dair somut bir kanıt bulunmadığı belirtilen münasebette, “Başvurucunun mahkumiyetinde temel alınan kanıtlar gözetildiğinde, tek başına örgütün son emelini bildiğini ve terör örgütü hiyerarşisi içerisinde gerçekleştirilmiş örgütsel faaliyetlerin varlığını ortaya koyduğu söylenemez” denildi.
